Boza

Bir bardak boza, üzerine tarçın serpilmiş ve leblebi konmuş bozaya kim hayır der?

Osmanlı imparatorluğu zamanında boza her tarafta imal edilip içiliyordu. Boza aynı zamanda devlet için bir gelir unsuru idi. Boza imalatçılarından vergi alınırdı. 16. yüzyılın ikinci yarısına kadar boza himaye ve teşvik edilmiştir.
  
Fatih Sultan Mehmet'in bir boza sever olduğunu görmekteyiz. IV. Murat zamanındaki kayıtlardan anlaşıldığı üzere padişah mutfağının helvahane kısmında boza yapılmaktadır. Ayrıca şehzadelerin bulunduğu sancak saraylarında da boza yapılmaktadır. Buna örnek olarak III. Murad ve III. Mehmet sancakbeyliği ettikleri Manisa mutfak harcamalarındaki boza mayası giderleri bunun kanıtıdır.

Hatta Osmanlı ordusu savaşa gideceği zaman bozacılar da malzemeleri ile birlikte giderlerdi, askerin boza talebini karşılamak için. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde şöyle ifade eder. ''İslam ordusunda semerciler, nalbantlar, aşçılar, berberler ve bozacılar kadar makbul meslek ehli yoktur. Bozacılar İslam ordusunda gayet lazımlı kavimdir.''

III. Murad meyhane, kahvehane ve bozahanelerin kapatılması emrini verir. Veziriazam Koca Sinan Paşa meyhanelerin kapatılmasının uygun olacağını, diğer yerlerin halkın hem eğlence hem sohbet yeri yerler olduğu yönünde görüş belirtince, III. Murad emrini düzelterek  sadece meyhaneleri kapatır. Koca Sinan Paşa'nın diğer gerekçesi ekonomiktir. İstanbul'da yüzlerce boza imalathanesi ve bir resmi boza imalathanesi bulunmaktadır. 

Ünlü Vefa Bozasının kuruluş tarihi 1876 yılıdır. Cumhuriyet'ten sonra 1936'da Ankara Akman ve Bilecik/Pazaryeri'ndeki Soydan bozası günümüze değin gelmiştir.

1934 yılındaki İstanbul Şehir Rehberinde bozacılar ve bozahane ile ilgili sokak adlarına rastlanılır. Kuzguncuk'taki Bozacı Sokağı ve Bozacı çıkmazı; Cerrahpaşa'da Bozacı Odaları Sokağı, Yenimahalle Sarıyer'de Bozacı Zeynel Sokağı ve Büyükdere'de Bozahane Sokağı.

Boza deyince akla Vefa Bozası gelir. 1870 yılında Arnavutluk'tan İstanbul'a gelen Hacı Sadık Bey, zamanın saraylı ve aristokrat ailelerinin oturduğu Vefa'ya yerleşir. 1876 yılında Vefa Boza'sını imal etmeye başlar. Bizzat kendisi bozayı yapar. Daha sonra oğlu İsmail hakkı Vefa'yı yanına alarak, işi öğretir. Bir gün Abdülhamit'in Sikkencibaşısı Fettah Efendi'den , Aksaray'daki hoşafcı Hacı Baha'nın hoşafını mermer kurnalarda imal ettiğini duyar. Bunun üzerine Hacı sadık Bey bembeyaz mermer küpler yaptırır. Ne kadar temizlenirse temizlensin fıçıların temiz gözükmeme sorununu bembeyaz mermer küplerle aşar.

Atatürk'te bir bozaseverdir.  Harbiye'de öğrenci iken Vefa Boza'cısına sık sık gelir boza içermiş.

Vefa Boza'sının günümüze değin ulaşmasının sırrını Hacı Sadık Bey'in sözüyle bitireyim yazımı. ''Aldatmamak'

Kaynak: 
Acısıyla tatlısıyla Boza, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Eserleri Dizisi  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lokum, Hacı Bekir ve Fenerbahçe

Bayrağın yarıya indirilmesi

Sanayiye iki farklı bakış